30 Temmuz 2011 Cumartesi

mayısikibinonbir

biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var. beni anlayabilir misin?
beni anla lütfen. aslında ben hep yalnızdım ki zaten.
güzelce duvarlarım vardı sapasağlam. sonra sen gelip onları yıkmaya başladın birer birer. seni suçlayamam, sana izin veren ben değil miydim hem? üstüne bu duvar yıkma eylemi karşılıklıydı alenen.

yavaşça birbirimizin duvarlarını yıktık!
oysa hatırlasana biz o duvarlar için yıllarca emek harcamamış mıydık?
her yeni darbede üstüne bi tuğla daha eklememiş miydik?

birbirimizi bulduğumuz an ne senin için parlaktı, ne de benim için. ikimizde biliyoruz. ama tutup aramızda aşk yok, hepsi hepsi zamanlamanın etkisi diyecek değilim ya? yanlış olur, ayıp olur. haksız mıyım? hem aşk dediğin böyle başlamaz mı? yani tabi bence. böyle parlak olmayan, karanlık gecelerde. doğru zaman. doğru zaman?

yalnız kalmaya ihtiyacım var. ama cesaretim yok.
-bir kimsenin duvarlarını yıkıyosan, ona yeni bir yaşam alanı yaratmalısın.-
sen çok çırpındın biliyorum ama sanırım yarattığın yaşam alanı benim nankörlüğüme yenik düştü. şimdi de ben çırpınıyorum, bi bardak suda yaşamaya çalışan balık misali.
mutsuzum diyemem bak işte bu da ayıp olur. çünkü çok güzel gülüyosun. hepsi kuruntudur belki? sadece etrafımdaki ilişkilere paralel bi son yaşamak istemiyorum. kim ister ki?

hayatımın büyük bir çoğunluğu doğru hangisi diye düşünmekle geçti. sırf bu kadar çok düşünmek yüzünden ne kadar çok şey kaçırdım, bilemezsin.
halbuki yaşa gitsin di mi? ama içimden bi ses? bi ses rahat bırakmıyor. düşmüyo yakamdan. tamam mutsuz değilm.
ama mutlu da değilim.
alışmaktan korkuyorm.
bunu bi yaşam biçimi olarak benimseyip sana da kendime de hayatı zehir etmekten korkuyorum..

25 Temmuz 2011 Pazartesi

sel

ağlamana sebep olan insanların kaçı sen ağladığın zaman elini tutacak kadar yüreklidir? bi düşün bakalım.  kimse kendi sıçtığı boku kendi temizleme zahmetinde bulunmaz kaba tabirle. bütün bu kirlilik de bundan sebep zaten.
ama daha vahim bi sorunumuz var;
ya sen; ağladığın zaman yanında olan insanı, ağlamana neden olan insandan daha üste koyabilecek kadar yürekli misin peki? bi düşün bakalım. ya da hiç düşünme, cevabı belli. kabahatin tümü olmasa da büyük bir kısmı senin cancağızım. ama kendi düşen ağlamaz demem sana, diyemem. esas kendi düşen ağlamalı, hem de bağıra çağıra. kendi kendini ayakta tutmayı bile beceremediği için.
esas kendi düşen ağlamalı ve ağlamasına sebep olduğu için de kendi eline sıkıca sarılmalı.
ve ağlayınca avucunda sadece kendi elini bulduğundan, kendini tüm herkesten ön plana koymalı.

23 Temmuz 2011 Cumartesi

ayıp şeyler

ayıp şeyler oluyor, senin haberin olmayan garip şeyler oluyor. ilginç anlaşmalar var etrafındaki insanlar arasında. ilginç toplumsal anlaşmalar. yaşayarak öğreniyorsun anca. annem kendisi demedi mi "psikoloğa gitmek ayıp bir şey mi? herkes gidiyor kızım nesi garip bunun?" diye. peki caaanım anneciğim antidepresan kullanmak ayıp bir şey mi?
neden "ne ilacı kullanıyorsun?" sorusuna üşütmüşüm dememi istedin? kötü bi intibaa bırakıyor insanlarda diye mi?
hadi seni bi derece anlarım caaanım anneciğim. peki akranlarımın seninle aynı düşüncede olmasına ne demeli?
hadi onu da bir derece anlarım diyeyim. "ne ilacı kullanıyosun?" sorusunu duyup duraksamama ve "ilaç işte" dememe ne demeli?
midenin başının ağrıması garip değilken; ruhunun kanaması neden bunca garip?
bilemedim.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

beyaz şekerler

bi daha sizinle görüşmek istemiyorum sevgili bok bey. ve verdiğiniz şu haplar, hayata tahammül hapları.
bilemiyorum duygularımı aldırmak istemiyorum ki ben. hem bunun için genç sayılmaz mıyım? problemi beni uyuşturarak mı çözeceksiniz? yalnızca ertelemek değil mi bu? saçmalık. beni korkularımın gereksiz, yersiz, aptalca olduğuna inandırabilseydiniz keşke.
biliyo musunuz sorun ne? aynı korkular hepinizin derinliklerinde bi yerde. karanlık odanızı açmak mı istemediniz? anlarım. o zaman başkalarının karanlık odalarına da saldırmayın.
o küçük hapların da, sizin de canınız cehenneme.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

insanız, hoş gör.


tam toparlandım sanırken tekrar aşağıya yuvarlandım. korkuyorum çok korkuyorum. herkesin korktuğu şeylerden herkesten biraz fazla korkuyorum. kendimi sevmiyorum. kendimi ne diye seveyim. kendimi sevmek demek hatalarımı sevmek demek. hatalarımı ne diye seveyim? bazen hamurumun günahlardan yoğrulduğunu falan düşünüyorum. bazen etrafımda kimseyi bulamıyorum. bazen etrafımdakilerin dışındakileri etrafımda görmek istiyorum. ben bazen çok nankör oluyorum.
bana benimle ilgili iyi şeyler söyleme, zekama hakaret etmiş olursun diyorum. inadımla uğraşmaktan şuanlık vazgeçiyor. bu kızı bu yüzden çok seviyorum.
hayatın manasız anlamsız bomboş olduğu farkındalığı yediyirmidört beynimin içinde dönüp dolaşırken, ne aşk uyuşturabiliyor beni ne edebiyat ne de pembe pembe hayaller. gidip öleyim ben. daha iyi.