beni anla lütfen. aslında ben hep yalnızdım ki zaten.
güzelce duvarlarım vardı sapasağlam. sonra sen gelip onları yıkmaya başladın birer birer. seni suçlayamam, sana izin veren ben değil miydim hem? üstüne bu duvar yıkma eylemi karşılıklıydı alenen.
yavaşça birbirimizin duvarlarını yıktık!
oysa hatırlasana biz o duvarlar için yıllarca emek harcamamış mıydık?
her yeni darbede üstüne bi tuğla daha eklememiş miydik?
birbirimizi bulduğumuz an ne senin için parlaktı, ne de benim için. ikimizde biliyoruz. ama tutup aramızda aşk yok, hepsi hepsi zamanlamanın etkisi diyecek değilim ya? yanlış olur, ayıp olur. haksız mıyım? hem aşk dediğin böyle başlamaz mı? yani tabi bence. böyle parlak olmayan, karanlık gecelerde. doğru zaman. doğru zaman?
yalnız kalmaya ihtiyacım var. ama cesaretim yok.
-bir kimsenin duvarlarını yıkıyosan, ona yeni bir yaşam alanı yaratmalısın.-
sen çok çırpındın biliyorum ama sanırım yarattığın yaşam alanı benim nankörlüğüme yenik düştü. şimdi de ben çırpınıyorum, bi bardak suda yaşamaya çalışan balık misali.
mutsuzum diyemem bak işte bu da ayıp olur. çünkü çok güzel gülüyosun. hepsi kuruntudur belki? sadece etrafımdaki ilişkilere paralel bi son yaşamak istemiyorum. kim ister ki?
hayatımın büyük bir çoğunluğu doğru hangisi diye düşünmekle geçti. sırf bu kadar çok düşünmek yüzünden ne kadar çok şey kaçırdım, bilemezsin.
halbuki yaşa gitsin di mi? ama içimden bi ses? bi ses rahat bırakmıyor. düşmüyo yakamdan. tamam mutsuz değilm.
ama mutlu da değilim.
alışmaktan korkuyorm.
bunu bi yaşam biçimi olarak benimseyip sana da kendime de hayatı zehir etmekten korkuyorum..