28 Şubat 2012 Salı

dokunmacalar

çayı şekersiz içti,
hayatı neşesiz.
hiçbir adresi göstermedi
ayak izleri.
yolların hep kendisine çıktığının
ayırdına varamadı.
kök salmak istedi inatla,
ama yapamadı.
bir vazonun içinde
bir başına kurudu kaldı.
kurumuş bir çiçeği kim ne yapsındı?
...

-kurumuş bir çiçeği; şekersiz çayıyla birlikte hayatın dayanılmazlığını yudumladığı bir kitabın arasına koyar o. ona verin beni.

24 Şubat 2012 Cuma

kimse bilmez ama ben çok güzel yok olurum.
kaşla göz arası ortalıktan kaybolurum.

23 Şubat 2012 Perşembe

âmenna

yüreğimde yeşerttiğin umudu unutmadım.
gözlerinin olmadık yerde doluşunu,
ve cümlelere köle olmadan
sevişini de.
bir dediğini iki etmek
yakışmaz elbet bana.
tanrının elisin üzerimde,
âmenna.
ama kaiedelere hapsedersen beni,
genellemelerle boyarsan cümlelerimizi,
hiç utanmaz mısın sahi?
bir sızı,
yoklamaz mı göğüs kafesini?
bir başka insan olurum, ufacık bir yamanda.
bir başkası bakar gözlerine,
yok olur inancım,
tek sana değil, tüm dünyaya.
sen ki dayandığım,
direndiğim karanlığa,
sen ki içime serpen gün ışığını.
ayıp olmaz mı?
yapma.

17 Şubat 2012 Cuma

çok geç

yapmak istemediğim şeyleri yapıyorum. içimden gelmeyenler kapımın önünde kuyrukta. zorunluluk oldu eğlenmelik şeylerim. mükemmel bir uyum ve sinsi bir sırayla birbirlerinin yerini alıyor kavramlarım. hayallerimi yıkıp yerine hatıralar koyuyorum. artık patron onlar, hissiyatsızlığımın kölesi oldu bütün insani yanlarım. herkesten bir farkım yokken bakıyorum kendime, mutsuzluğa hakkın mı var, diyorum. ben 'ben'i seçemiyorum ki, kendime uygun davranayım. ben 'ben'den geçemiyorum ki, bütün zincirlerimi kırayım. arafında içinde bir arafa doğru sürüklenmek bu. gözümü karartmalarım eskide kaldı çünkü. korkağın biriyim artık ben.
korkaklar uzun yaşarlar, bir korkak için zaman geçmek bilmiyor çünkü. yaşamak dediğinin bu olmadığını da ölüme en yakın çizgide anlarlar. her şey için çok geç olduğu zaman. işte ben o -her şey için çok geç-lerin insanıyım.
neyse, nerede kalmıştık??

12 Şubat 2012 Pazar

yaklaşma

koyu bir karanlıkta, ışık olarak görünmüş olabilirim sana.
yanılmış olabilir gözlerin, güvenmemeyi öğren onlara.
kendi karanlığına nafile biriyim ben,
dipsiz bir kuyudan farksızım ben.
benden fayda gelmez yanıma sokulana.
yaklaşma bana...
bırak uzaktaki küçük ışığın olarak kalayım.
yaklaşma ki,
hayal kırıklığın değil, umudun olayım..

9 Şubat 2012 Perşembe

geçici

-geçicileri kendi içlerinde ikiye ayırabiliriz. geçip gitmesine şahit oldukların ve geçip gitmesine dahil oldukların.-

yüzünün gözyaşlarıyla yıkanması?
-geçici.
mutluluktan havalara uçmaların?
-geçici.
peki ya..
sarıldığın insanlar, ağladığın omuzlar?
-geçici.
sadece birazcık zamana bakar.

karanlıktan korkmaların?
-geçici.
hiç tükenmeyen umutların?
-geçici.
peki ya..
içinden söküp atamadıkların?
-geçici.
sadece toprak olmana bakar.

3 Şubat 2012 Cuma

anla beni

'küçük bir kız değil, kocaman bir kadın sevmişim de farkında değilmişim.'

durup durup bu cümleyi düşünüyorum ben. kulaklarımda sesinle yankılanıyor. sahi hangisiyim ben?  bir 'kimsem' olsun derdine düşüp sonra 'kimsesizliğimi' kavrayıp, kendi kabuğuma çekildiğim an sen çıktın karşıma. tekrar aynı hayal kırıklığını yaşamaktansa, 'kimsem' olabilme ihtimalinde kal istedim. yok olma istedim. anlıyor musun beni? belki sen geç kaldın, belki ben erkenden pes ettim. ama anla n'olur, rüsva etme beni.

2 Şubat 2012 Perşembe

git-me

burası soğuk,
senden öncesi gibi.
ne bir ışık var gökyüzümde parlayan;
ne de bir el, elime uzanan.
tek başımayım, bu zifiri karanlıkta.

aramayı bıraktım,
aradığımı bulup yitirdiğimde
tekrar aramanın manasızlığını kavradım.
aramak demek, yitirmek demekti.
aramayı bırakmak demek,
umudu lügattan çıkarmak demekti.

ne yanaklarıma süzülen yaşları
sesiyle kurulayan bir adam var artık,
ne de sapanıyla karanlıkta bekleyen bir çocuk.
tek başımayım, hiç olmadığım kadar.

1 Şubat 2012 Çarşamba

şimdi ben seni üzdüm ya, yüzüm bir daha hiç gülmeyecekmiş gibi geliyor. yüzümün gülüp gülmemesi umrumda değil ama sen üzülme lan. nolur üzülme..