31 Mayıs 2012 Perşembe

hep dedim ama hiç bu kadar iliklerimde hissetmedim. etrafımda nasıl insanlar var böyle?
çok yalnızım ağzına sıçayım.

26 Mayıs 2012 Cumartesi

üstâd

"elinden gelenleri tüketti,
yoksa dayanamaz daha fazlasını yapardın.
umudunu içti,
yoksa daha çok pollyanacılık oynardın.
emeğini görmezden gelebilecek kadar nankörleşti,
yoksa sen onun elini bırakmazdın.
geçmişinizi çiğnedi ya en son, senden vazgeçti,
anladın ki temellerinden çürümüş köprü:
kimsenin canını tehlikeye atamazdın,
o yüzden o dinamiti patlattın,
yoksa sen kıyamazdın, köprüleri yıkamazdın."

allahıım, beni senden sonra en iyi tanıyan insan bu kız galiba. ve sen bana böyle kötü anlarımda zeynep'i hatırlatarak; "gözüne dizine dursun, daha ne istiyorsun." demek istiyordun hep sanırım. ben anlayana kadar kasıştık epeyce karşılıklı, geç olsun güç olmasın ama dimi?
teşekkür ederim.

24 Mayıs 2012 Perşembe

söz

ama 'söz vermiştin?' diyecektim ki, verdiği hiçbir sözü tutmadığı aklıma geldi.
canı sağ olsundu.

22 Mayıs 2012 Salı

bana iyi gelecek tek bir adam var, asla oturup sohbet etmeyeceğiz. çünkü yüzünü gördüğümde ona yüklediğim anlamlar cümle dışı unsur oluyor. payıma düşen kontrolsüz kurduğu cümleleri ayıklayıp, kendime mesajlar çıkarmak.
bana iyi gelecek tek bir kadın var, çoktan çürüyüp toprağa karıştı. adıyla böcekleri aynı cümlede kuramam, olsa olsa çiçek olur ondan.. hüzünlü bir çiçek.
onun hücrelerinin içine karıştığı toprakların çiçeklerini kurutup kitaplarımın arasına koymak istiyorum.
ben bu manzaralara nasıl da tanıdığım. gecenin üçü, en yaralı yerimdeyim.
ayıplarınızdan duvarlar örüyorum.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

itiraf

usluydun geceleri bile, üzerini açmazdın.
ama haylaz olan kadar çekemedin dikkatimi
üşürdü o, dayanamazdım.
en çok senin tarafından sevilmişim,
en çok onun tarafından itilmişim,
aldırmazdım.
birkaç adım uzağında,
başka bir çocuğun başını bekler
senin yorgan altı hıçkırıklarını duymazdım.

18 Mayıs 2012 Cuma

sükut-u hayal

demiştim sana biraz gerçekçi olmakta fayda var diye. ama dinlemedin.
pişman mıyım? hayır. benim masallarım hep bu sonla biter. formül hep aynı, çok fazla bir şey beklememek gerekir x'lerden; adı üstünde değişkenler zaten.
demiştim sana, büyü bozulur diye. ama dinlemedin. şimdi yazdıklarına bakınca yüzümü tuhaf bir gülümseme kaplıyor. o çok bilmiş hallerim, 'ya neolacaaağğdı salak?' diyerek sırıtıyor kapılarımın ardından.
pişman mıyım? hayır.
benim masallarım hep bir sonla biter. ben ki realizmin köpeği olmuşum. sen mi çevirecektin beni yolumdan? demiştim sana, haddini bil diye. bir şeylerin yitmesi değil önemli olan, güzel anılar bırakabilmesi. sen de bana güzel anılar bırakmışsındır elbet amma velâkin şuan öyle meşgulum ki.. hayal kırıklığıyla sevişiyorum. 

ver bana düşlerimi 
ver bana gülüşlerimi.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

johnny

belki de tanrı sana yaklaşayım diye bu derece yalnız kılıyor beni. belki o yüzden seninkinden başka kucak bulamıyorum sığınacak, başka el bulamıyorum tutacak. belli ki varsın "yazılmış olan"ımın bir yerlerinde..
başka bir açıklaması olamaz, aldığım cevapların tatminkarsızlığının. başka bir açıklaması olamaz, hayatımı paylaştıklarımın hayatındaki tempoya kurban gitmelerimin. hep haklıydın belki, etrafımdakilerle ilgili yargılarında. ve hep haksızdılar seni yargılayıp darağacına gönderirken. hep haksızdılar, sen kadar sıkı sarılmayı beceremeden; sana bok atarlarken. kesişim kümesi oldular, her beni üzene sövüp sayarken.
belli ki haklısın 'hiçbir kaleme ait değilim' ben.
bütün ışıklar sönmüşken gel artık. elinde mavzder de olabilir, kırmızı bir gül de. fakat diğeri boş olmalı. günahsan da bana günah değil misin? bardağım taştı taşacak tek bir damlayla. ama sen gel artık, olur ya belki bardağı boşaltırım dibine kadar. gel artık. çünkü biliyorum;
-sen şekersiz de içersin beni.-

-you don't have to be afraid anymore.
-i am. i'm afraid. i'm afraid to be alone, i'm afraid not to be alone. i'm afraid of what i am, what i'm not, what i might become, what i might never become. i don't want to stay at my job for the rest of my life bot i'm afraid to leave. and i'm just tired, you know, i'm just so tired of being afraid.

10 Mayıs 2012 Perşembe

birkaç damla gözyaşı dökülüyor yanaklarına,
içindeki yangına su serpmek niyetine.
ama gözyaşı tuzludur,
yaraya tuz basılmaz.

6 Mayıs 2012 Pazar

kayıp

baktım, bu sıkıntıyı içimden atamıyorum; ben de meseleyi kökten halletmeye karar verdim. içimi binlerce parçaya bölüp, ellerine tutuşturuyorum insanların. bak bu benim en kırılgan yanım. bu en çocuk yanım. bu abartmalara doyamayan yanım... al al çekinme lütfen, yabancı değilsin zaten. yolluk niyetine, iyi yolculuklar niyetine. bi siktir git niyetine.
kendi yarattığımdan ziyade, önceden yaratılmış putlara tapıyorum. ondan rast gitmiyor sevmelerim. ufak değişiklikler için üzerlerine toprak serpiştiriyorum, düzelmeyince avuçlarca topraktan da oluyorum. oysa toprak kutsaldır, kendime ihanetimi iliklerimde hissediyorum.
nazarımda insan doğruları bile olamayacak kadar aciz bir varlıkken; her gün onlarca öznenin doğrularını üzerime çullanırken buluyorum. doğrularınızı diyorum; kaybettiyseniz şayet, peşime bakın lütfen. bunun bir korku filminden ne farkı var? en nihayetinde ıssız bir adada tek başınayım, ve beni gerilmek için seyreyleyenler var. aptal değilim ya, seziyorum.
doğru, yargıyı bulup; sınırları aldattığından beri, gayrı meşru çocukları salınıyor bu evren bozmasında. ve sırf o yüzden istiyorum aldatmanın da soy ağacında yer edinmesini. 
piçliğin meşru kabul edilmesini. 

2 Mayıs 2012 Çarşamba

envanter

şimdi bir bakalım elimizde neler var.
gözleri küçülmüş bir elek.
çoğul olmanın sınırında güzel insan-lar.
zor zamanın-açılan ufukla ilişkisini gösteren bir grafik.
çizilen yoldan sapmalar, geri gelmeler ve tekrar sapmalar.
karışık bir kafa.
kaybolan bir inanç.
iyi gün dostları. 
kötü gün dostları.
ve bu iki kümenin ne kesişimi ne birleşimi: 7/24 dostları.
birkaç beyit, birkaç nota.
içi boş bir bira şişesi.
dumanının akış yönünü kategorize edebildiğim bir sigara.
ve cesarê pavese.
"artık sabahı da kaplıyor acı."

1 Mayıs 2012 Salı

"Yaz!" demedi tanrı.

"Yaz!" demedi tanrı,
bir zincir halkası ilk emir olamazdı.
 "Oku!" dedi evvela ve gösterdi nereden başlayacağını da.
oku dedi; ağaçları, böcekleri, çiçekleri.. kainatı!
oku dedi; kana kana insanları.
okudukça doldu için, okudukça yıkandı gözlerin.
lâkin zaman geldi; taşıyamaz oldun.
ağır geldi hissettiklerin.
belki ademoğlu olduğunu da ilk o an belledin.
ama "Yaz!" demedi tanrı yine de.
"Taş!" dedi onun yerine,
"Es!" dedi, "Haykır!" dedi bildiklerini, "Çağla!" dedi bir nehir gibi, ve "Ağla!" dedi ardından.
fikrin de yoktu bu kez, nereden başlayacağından;
sen kalemi aldın eline, bir başkası dokundu sazının teline.
hepsi bir katre gibi kaldı evrende,
hepsi bir katre, ve hepsi emrine amade...