17 Ocak 2015 Cumartesi

yapılması gereken işler bitmiyor. senin dört duvarında mutluydum, çünkü o kadar güzel hissettirdin ki oranın benim de olduğunu. fakat şimdi kayıtlardaki yerime döndüm. daha kaç kere söyleyeceğim; burası benim değil değil değil. hala yeşillikler ve mavilikler arzuluyorum. zamanla olacak diyorsun. mantığıma yatmasa da sana inanıyorum.
şu tembelliğimden kurtulursam, belki o resme daha çok yakınsarız. gerçek şu ki; seninle çay içmeyi mevcut her türlü duruma değişebilirim.

7 Ocak 2015 Çarşamba

ben bu hayatın neresindeyim hiç bilmiyorum. biri beni bambaşka yerlerden alıp ortasına koymuş gibi, sanki yeni gelmişim gibi, sanki bu başkasının hayatıymış gibi yadırgıyorum, yabancılıyorum. bütün eylemlerden kaçıyorum, eylemsizliğimi muhafaza etmeye ant içmiş gibiyim. sözcükler dilimin ucuna kadar geliyor, fakat ahenkli değiller. sevmiyorum, yutuyorum. 
hani her şey güzel olacaktı? masalları geçmişte bırakmamıza izin vermeyenler utansın.

-bana ettiklerini
sen olsan çeker misin?-

5 Ocak 2015 Pazartesi

bu burada dursun.

   dokununca bozulan güzellik yalancıdır. ben yanılsama değilim, sen hayal değilsin. biz hayallerde birini yaratmış değiliz. iyisiyle kötüsüyle, güzelliği ve çirkinliğiyle, birer ağız ikişer gözle basbaya insanız.

3 Ocak 2015 Cumartesi

bazen çok kötü bir insana dönüşüyorum. bu 'bazen'ler dışında o kötü insanı içimde nerede ve nasıl sakladığımı merak ediyorum. Fırat olsa 'sen insansın, normal bunlar' derdi.
yine de böyle olmamalı işte güzel dostum. 'insanız'ın arkasına çok mu sığınıyoruz ne?

2 Ocak 2015 Cuma

bir yılı daha kaldırıp attık mazinin bok çuvalına. ne berbat bir yıl, ne kahrolası bir yıl!
okudum adam oldum(!), kapitalist dünyanın içine bir çivi gibi çakıldım. bir dünya hayalimi yıllar yıllar sonraya erteledim. yeşillikler, ovalar, dağlar düşledim. yolculuklara çıktım, memleketimi soludum. insanlar çıkardım hayatımdan, bu eylemi hayatım boyunca toplasam bu kadar yapmamışımdır. insanları çıkarıp attım hayatımdan. fütursuz kapılarda dolandım, sevgiyi benimkine tamamen ters anlayıp yaşayan insanlarla kesişti yolum ve yanlarından süratle ayrıldım. pek tabii birçok güzelleri de oldu. hem de çok! gülüşlerini sevdim onların ve hep gülmelerini istedim. beni omuzlarımdan sarsıp 'yanlış yerden bakıyorsun' diyen bir güzel çocuk sevdim. doğru yönü gördüm ve fakat o yöne doğru yönelecek cesareti yazık ki gösteremedim. nihayetinde onunla da vedalaşmak zorunda kaldım. çok değiştim, açık sözlü olmamaya gayret gösterdim. samimiyetsiz gülücükler de dağıttım. bana kalsa en aşağılık insan dahi hak etmez ya bunu, bu çarkın içinde dolanmak için elzem dediler. canım çok sıkıldı koskoca bir yıl, kardeşim yanımdan ayrıldı, benimki gibi bir yolu yürümek için buralardan gitmesini izledim. onu engellemeye teşebbüs dahi edemedim.

daha neler neler.. bu sömürülen coğrafyada!
ekşide bir yazı okudum, noksanı var fazlası yok; iyi özetlemiş güzel insanların unutamayacağı ikibinondördü.
 ve benim coğrafyama da canım amcamı ve teyzemi eklemeli. sahiden yok oldular, ama yoğunlaşıp düşünemedim. ben onların acısını öyle çok erteledim ki, kurbanlık koyun gibi ne zaman çıkacak diye bekliyorum hala. teyzem annemin gözlerinde, 11 temmuzda bıraktığı takvim yaprağında ve cüzdandaki bir adet vesikalıkta kalakaldı. amcam ise küçük bir kız çocuğunun hıçkırıklarında hala.

çok kahrolası bir yıldı sevgili okuyucu, anlattığım ne ki? gitmek lazım. ikibinonbeşte de yapamayacağız bunu değil mi?

Selametle,