21 Şubat 2016 Pazar

merhaba,

ben bir hikayeyi daha noktalamaya karar verdim, ve yine aynı sahnedeyiz.
çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim. dün hatırladığım ve aklımdan hep kalsın istediğim birkaç cümle dışında.

      -bir elmanın iki yarısı olamayız kimseyle. ben tam bir elmalıyım. sen tam bir elmasın. olay ne biliyor musun iki kişi bir araya gelip ortada buluşamıyor. (elleriyle iki adet yuvarlak yapıp kesiştirdi.)

-kesişim kümesi gibi mi yani?
-evet, ama insanlar bu iki halkayı tek bir halka yapmak istiyor.

haklı, fazla haklı konuştu dün.

     'üzülme, en azından neyi istemediğini biliyorsun.'
ilk kez türkçe dışında bir dille dert anlattım ve iki gramlık ingilizcemle konuştuğum halde, bu kadar iyi anlaşılmama şaşırdım.
sanırım olay karşındakinin gerçekten seni anlamak istemesinde bitiyor.

      bu hayatın bana verdiği en büyük hediye elbette ki kardeşim. 'çünkü biz aynı kişiyiz.'


iki gün önce murata şunu dedim. ne kadar güzel insanlar seçmişim çevreme, bilinçli ya da bilinçsiz. ne kadar düzgün insanlarla birlikteymişim, geç anladım. neyse ki bu kez iş işten geçmedi.

hepinize teşekkür ederim.

10 Şubat 2016 Çarşamba

dans ediyor küçük bir kız
terzi kadının uykusunda,
melodisi kuş sesleri,
ve bulutlar ayaklarının altında.

uğraşmayacaktı artık;
inatla kendisine büyük gelen bu hayatı
üzerine uydurmaya.
dikiş tutmayan sökükleri
ve kocaman yamalarıyla
çıkarıp attı o giysiyi yatağının kenarına.
ne iğneden nasır tutmuş parmakları,
ne de makinası başında öksüz kalmış
rengarenk kumaşları,
ağlayanı olmayacaktı arkasından nasıl olsa.

bir avuç insan,
cansız bedeni etrafında,
bir avuç şaşkın bakış.

dans ediyor küçük bir kız
siyah beyaz rüyasında
kırmızı pabuçlarıyla..

7 Şubat 2016 Pazar

gül bahçesi

gözümün önünden geçen görüntüler silsilesi. nasıl yazacağımı bilmiyorum ama bi umut belki dökersem rahatlarım. hıçkırıklarımı göz kapaklarımın ardına sakladım, çıkmak için pusuya yatmış gibiler. zor zaptediyorum. halasına benziyor diyorlardı benim için, nerede bende o güzellik diyordum.  'bahtın benzemesin' diye peşi sıra gelen cümleler artık daha da mesnetleşti sanırım. halamın evi her zaman tertemiz, yemekleri çok lezzetliydi. sürekli çamaşır suyu döküyordu tuvalete, klozete bakıp bakıp ağladım dün. evet klozete bakıp, bir ara çamaşır suyu aradım dolaplarda, deli sanarlar diye ellemedim sonra. babam altı tane kardeşini gömdü toprağa, o periyotlar hiç değişmedi. ilk kez böyle kötü gördüm onu. gözleri doluyordu hep, güçlü görünmeye çalışmak bir insanı yıpratabiliyormuş. suratında gördüm bunu. annem; bir insan kan bağının olmadığı birine bu kadar üzülebiliyormuş. bunu da ondan anladım, dizlerinin bağı çözüldüğünde. ilk kez bu kadar kalabalık bir cenaze gördüm ailemde. ilk kez bu kadar hıçkırıklı.
gök delindi sanki; nasıl bir soğuk, nasıl yağmur o. toprağın içine koydular gülomu, soğuğu hissetmedim. kaç m3 toprak attılar üzerine? hesaplayamadım.
geçen sene nurhak'ın annem annem sayıklamalarıyla gömdüğümüz annesinin ayak ucunda yer açmışlar halama. tabutunun üzerinde oyalı bir yazma. 'koymayalım çok soğuk' dedim, yükselmedi sesim. 
içimde kocaman bi yara ve vicdan azabı var. görürsem kötü olurum dedim bencillik ettim de ne zamandır gitmedim yanına.. ablam 'sizi görmeyi çok istiyordu' dedi, sol yanıma bi yumruk yedim sanki. bunun affı yok, nelere vakit ayırdım, kimlerle uğraştım da gitmedim halamın yanına. ahh bi anlatsam. topyekün cezasını versin allah hepsinin. 'göremedim halamı göremedim göremedim yetişemedim koştum ama yetişemedim' diye sayıkladım sürekli.
'yorulmadın mı sen dünden beri?' yok yorulmadım bir sağa bir sola koşturarak günah çıkardım sanki. nasıl da kaptırıyoruz saçma sapan şeylere kendimizi. babam kızmış mıdır bana, ne biçim evlat bu demiş midir? 'halan ölürse babanı toplayamayız' demişti annem vakti zamanında, dağılan babama ne yapmalı şimdi? 

içime oturan ilk ölüm ali faik'ti, bugün onun doğum günü. mezara konduğunu görmediğim için içimde bi yan hiç inanmadı onun öldüğüne. hala sokakta birilerini ona benzetip yanlarına gittiğim oluyor. ikincisi teyzem, teyzemde perişan olmuştum. öncesinde ve sonrasında düzenli olarak katıldığım amcalarımın cenazeleri geçip gittiler bir şekilde içimden. ama teyzemin acısı misafir değildi. teyzemde perişan olmuştum ama dün mahvoldum, ömür billah gitmez halamın yüzü gözümün önünden. sanmıyorum.

nurhak'ı gördüm bi ara elinde küçücük bir demet kır çiçeği, çömelmiş annesiyle halamın arasına. 
başımı öne eğdim; o iğrenç laçka toprak, o turuncuya çalan toprak yine ayakkabılarımda, paçalarımda.

halamı toprağa koydular, güzel yüzü çürümeye başladı; belki bundan sonra benzemeye başlarım ona. dedeme, kardeşlerine, ve gözlerinden hiç ayrılmayan güzel kızına kavuştu belki de kim bilir. belki de bitti acıları kim bilir.

elimde ıslak bir bezle botlarımdaki çamura bakıp ağladım bu sabah.